Boşanma Davasında Özel Boşanma Sebepleri


Boşanma Davasında Özel Boşanma Sebepleri

Çekişmeli boşanma davasında özel boşanma sebepleri ve genel boşanma nedeni mevcuttur. Bu yazımızda özel boşanma nedenlerini ayrıntıları ile birlikte açıklayacağız.

Özel Boşanma Sebepleri

Çekişmeli boşanma davasında boşanma nedenleri olarak genel boşana sebebi ve özel boşanma sebepleri mevcuttur. Bu yazımızda özel boşanma nedenlerini olan;

  1. Zina,
  2. Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış,
  3. Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme,
  4. Terk,
  5. Akıl hastalığı sebeplerini ayrıntıları ile birlikte Yargıtay kararları ışığında açıklayacağız.

Aldatma / Zina Nedeniyle Boşanma Davası

Evliliğin getirdiği yükümlülüklerden biri de eşlerin birbirlerine karşı sadakat bağı ile bağlı olmasıdır. Eşler evlilik birliği içinde birbirlerine sadık olmalıdırlar. Bunun ihlali aldatma / zinaya girmektedir. Bu durumda aldatılan eşin diğer eşe karşı zina nedenine dayanarak boşanma davası açma hakkı vardır. Ancak dava açma hakkı olan eşin bunu öğrenmesinden itibaren 6 ay ve her halükarda zina fiilinin üzerinden 5 yıl geçmesi halinde aldatılan eşin zina nedenine dayanarak boşanma davası açma hakkı ortadan kalkacaktır. Kanunda belirtilen bu süreler hak düşürücü süredir. Yani bu sürelerin geçmesi durumunda zina nedenine dayanılarak açılan boşanma davasını hakim reddetmek zorundadır. Ayrıca aldatılan eş, diğer tarafı affederse bu durumda da dava açma hakkını yitirecektir. Yani zinayı affeden tarafın buna dayanarak boşanma davası açma hakkı olmayacaktır. Affın ne şekilde gerçekleştirileceği ile ilgili özel bir yöntem belirtilmemiştir. Yani af yazılı, sözlü, açık, örtülü olabilir.

Özel boşanma sebepleri içerisindeki Zina nedeninin varlığının ispatlanması ancak buna dayanılarak boşanmaya hükmedilememesi gibi bazı durumlarda genel nedene dayanılarak boşanma davası da açılmışsa bu takdirde hakim boşanmaya hükmedebilir.

Örnek Yargıtay Kararı

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2018/6226 E.  ,  2019/2588 K. 12.03.2019 T.

Tüm dosya kapsamı ve toplanan delilerden; davacı-karşı davalı kadının tanık beyanları ile hatta bir kısım davalı-karşı davacı erkeğin kendi tanık beyanlarından da görüldüğü üzere, davalı-karşı davacı erkeğin başka bir kadınla beraber olduğunu kabul ettiği anlaşılmıştır.

Ayrıca başka bir kadınla farklı zamanlarda el ele dolaşırken, başka bir zamanda otelde, ayrıca muhtelif zamanlarda öpüşürken görüldüğü, kendi tanığına zaman zaman ilişki yaşadığı kadının evinde kaldığını beyan ettiği, otomobilinin dahi gayrı resmi birliktelik yaşadığı kadının otoparkından çıktığı, davacı-karşı davalı kadın tanıklarınca da erkeğin bu kadınla beraber yaşadığının bilindiği, tüm bu anlatılanlarla birlikte davacı-karşı davalı kadın tarafından dosyaya sunulan fotoğraflar, otel rezervasyon kayıtları ile mail yazışmaları da dikkate alındığında davalı-karşı davacı erkeğin zina eylemini gerçekleştirdiğinin sabit olduğu ve böylelikle davacı-karşı davalı kadının zinaya dayalı boşanma davasınıda (TMK m. 161) ispatladığı anlaşılmaktadır.

O halde davacı-karşı davalı kadının zinaya dayalı (TMK m. 161) boşanma davasının kabul edilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile reddine karar verilmesi usule ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ:Temyiz olunan hükmün yukarıda (2.a), (2.b) ve (2.c) bentlerinde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA,  oybirliğiyle karar verildi.

Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış Nedeniyle Boşanma Davası

Özel boşanma sebepleri içerisindeki bu neden ile boşanma davasında taraflardan birinin diğerine karşı gerçekleştirebileceği üç hareket tipine yer verilmiştir. Bu üç fiilden birini eşine gerçekleştiren tarafa karşı diğer eşin boşanma davası açma hakkı bulunmaktadır.

  1. Hayata Kast : Hayata kast ile anlaşılması gereken aslında bellidir. Eşlerden birinin diğerinin yaşamını sonlandırmak arzusu ve iradesi ile hareket etmesi evlilik kurumu ile bağdaşmaz ve pek tabii bu hareketin sonucunda buna maruz kalan tarafın boşanma hakkı bulunmaktadır. Bu harekete maruz kalan eşin hak düşürücü sürede davasını açması gerekmektedir. Süreler bu fiilin öğrenilmesinden itibaren 6 ay ve her halükarda 5 yıl geçmesi ile dolacaktır. Süreleri geçiren eşin bu nedenle boşanma davası açması durumunda davası reddedilecektir. Bu tür davranışa maruz kalan eşin diğer tarafı affetmesi durumunda dava açma hakkı olmayacaktır.
  2. Pek Kötü Davranış : Pek kötü davranış eşe karşı gerçekleştirilen ve insan olmak ile bağdaşmayan her türlü hareket ile özetlenebilecek olsa da şöyle ifade edilebilir. Eşin acı çekmesine neden olan, fiziki veya ruhsal bütünlüğünü bozan, zarar veren her türlü davranıştır. Evlilik birliği ile bu tür hareketlerin bağdaşmayacağına ve kimsenin kimseye bu tür hareketlerde bulunmaya hakkı olmayacağını düşünen kanun koyucu bu tür muamelelere maruz kalan eşe hak düşürücü süreler içerisinde boşanma davası açma hakkı tanımıştır. Süreler yine 6 ay ve her halükarda 5 yıldır. Bu sürelerin geçirilmesi durumunda eşin bu neden dayanarak boşanma davası açma imkanı kalmayacaktır. Bu tür davranışları affeden tarafın dava açma hakkı olmayacağı belirtilmelidir.
  3. Onur Kırıcı Davranış : Onur kırıcı davranış ile ne anlaşılması gerektiği muğlak gibi dursa da öğreti ve Yargıtay kararları ile neyi ifade ettiğine ilişkin bazı belirlemeler yapılmaktadır. Eşin diğer eş tarafından diğer insanlar içinde azarlanması, aşağılanması, küçük düşürülmesi, hakarete uğraması, küfür edilmesi gibi örnekler verilebilir. Hiç şüphesiz bu tür davranışların hem eşlerin birbirine karşı yapmaması gerektiği hem de bireylerin kişiliğine karşı ağır bir saldırı olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Bu tür bir davranışa maruz kalan eşin de yine dava hakkını kullanabilmesi için 6 ay ve 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açmalıdır. Ayrıca affeden tarafında dava açma hakkı olmayacağı da yine belirtilmelidir.

Emsal Yargıtay Kararı

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/13788 E. , 2018/4030 K. 20.03.2018

Davacı kadın tarafından açılan boşanma davası, münhasıran Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesinde düzenlenen hayata kast ve pek kötü davranış sebebi ile ve Türk Medeni Kanunu’nun 166/son maddesine dayalı olarak açılmıştır. Davacı kadının ayrıca Türk Medeni Kanunu’nun 166/1-2. maddesi uyarınca, evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı bir davası bulunmamaktadır. Böyle durumda mahkemece genel boşanma nedenine (TMK m. 166/1-2) dayalı olarak boşanmaya karar verilemez. Zira hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır (HMK m. 26/l).

Ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Yapılan yargılama ve toplanan delilllerden, davalı erkeğin eşine sürekli fiziksel şiddet uyguladığı, en son olayda da davacı kadını bıçak doğrultarakSeni keserim” diye tehdit ettiği ve üzerine yürüyerek yumrukları ile darp ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesinde düzenlenen koşullar gerçekleşmiştir. O halde, pek kötü davranış sebebiyle boşanmaya karar verilmesi gerekirken, mahkemece TMK 166/2. maddesine göre boşanmaya karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,  oybirliğiyle karar verildi.

Suç İşleme veya Haysiyetsiz Hayat Sürme Nedeniyle Boşanma Davası

Bu nedene dayanarak boşanma davası açma hakkı elde edilebilmesi için önce  kategorilere ayırarak inceleyelim:

Suç İşleme Nedeni ile boşanma davası açılabilmesi için işlenen suçun küçük düşürücü bir suç olması ve artık evlilik birliğinin devamı-birlikte yaşanılması diğer eşten beklenilmemesi gerekmektedir. Küçük düşürücü suç ile kast edilenin ne olduğuna gelince böyle bir suçun toplum nazarında kişilerin yüzünü kızartması, onları utandırması rencide etmesini anlamak gereklidir. Küçük düşürücü suç olarak nitelenebilmesi için hakimin her somut durumun özelliğine bakarak karar vermesi gerekecektir.

Haysiyetsiz Hayat Sürme nedeni ile boşanma davası açılabilmesi için yine taraflardan birinin haysiyetsiz bir yaşam sürmesi ve diğer eş için artık birlikteliliğin devamının mümkün olmaması gerekmektedir. Haysiyetsiz yaşam sürme ile kast edilen ise, evlilik birliğine yakışmayan kişinin itibarını, kendisine saygısını, şerefini zedeleyen bir yaşam tarzı olarak ifade edilebilir. Böyle bir yaşamı benimseyen biri ile evli kalması kendisinden beklenemeyen kişinin bu sebebe dayanılarak boşanma hakkı olacaktır.

Örnek Yargıtay Kararı

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/20524 E. , 2018/8173 K. 27.06.2018 T.

Dava, Türk Medeni Kanununun 163. maddesinde yer alan suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürmehukuksal sebebine dayalı boşanma istemine ilişkindir. Türk Medeni Kanununun 163. maddesi hükmüne binaen boşanma kararı verebilmek için suç teşkil eden fiilin evlendikten sonra yapılmış olması gerekir. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden tarafların davalının işlediği suç tarihinden sonra evlendikleri anlaşılmaktadır. Bu halde Türk Medeni Kanununun 163. maddesine dayalı boşanma kararı verilebilmesi için gerekli olan işlenen suç nedeniyle diğer eş için birlikte yaşamanın beklenemez hale gelmesi koşulu gerçekleşmediğinden davacının davasının reddine karar vermek gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 1. ve 2. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi.

Terk Nedeniyle Boşanma

Terk nedenine dayanarak boşanma davası açılabilmesi için kanunda bazı şartlar öngörülmüştür. Bu şartlar şunlardır :

  • Eşlerin birlikte yaşadıkları ortak konutun eşlerden biri tarafından terk edilmesi : Eşlerin birlikte evlilik hayatlarını sürdürdükleri ortak konut eşlerden biri tarafından evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek amacıyla terk edilirse veya eşlerden biri haklı bir sebep yokken ortak konuta dönmüyorsa ortak konutun terkinin ilk şartı sağlanmıştır. Ancak; eşini ortak konutu terk etmeye zorlayan yahut eşini ortak konuta dönmesini engelleyen taraf da terk etmiş sayılır.
  • Terkin en az 6 ay sürmesi ve halen devam etmesi : Terk eden eşin en az 6 aydır ortak konuta dönmemiş olması, onu terk etmesi ve bu eylemini halen devam ettiriyor olması gerekmektedir.
  • Terk eden eşe ihtar çekilmesi : Konutu terk eden eşe karşı diğer taraf usulüne uygun olarak noter veya hakim kanalıyla ihtar çekilmesi gerekmektedir. İhtar ile ilgili olarak ; terk eden eşe karşı çekilecek ihtarda terk eden eşe 2 ay içerisinde ortak konuta dönmesi gerektiği dönmemesi durumunda ise doğacak sonuçlar hakkında uyarılarda bulunulması gerekmektedir. Ayrıca boşanma davası açmak için gereken süre zarfının 4. ayı sonlanmadıkça ihtar talebinde bulunulamayacağı gibi ihtardan sonra 2 aylık sürede beklenmeden dava açılamaz. İhtar gerektiğinde ilan yolu ile de yapılabilir.

Boşanma davasında özel boşanma sebepleri içerisindeki Terk nedenine dayanarak terk edilen eşin boşanma davası açması için hak düşürücü süre öngörülmemiş yalnızca dava açma ve usulüne uygun ihtar çekilebilmesi için gereken sürelere riayet edilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde mahkeme ihtarın usulsüzlüğü nedeniyle terk nedeni ile boşanma davasını reddedecektir.

Yargıtay Kararı

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2017/6538 E. , 2019/3363 K.25.03.2019

Davacı erkek tarafından terk hukuki sebebine dayalı ( TMK m. 164) boşanma davası açılmış, ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davanın kabulü ile tarafların Türk Medeni Kanunu’nun 164. maddesi uyarınca boşanmalarına karar verilmiş, verilen karar davalı kadın tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince “Terk ihtarından önce 26.01.2015 tarihinde davalı kadın tarafından tedbir nafakası davasının açıldığı, kadının bu talebinin haklı görülerek davalı ve müşterek çocuk yararına tedbir nafakasına hükmedildiği, kararın 17.12.2015 tarihinde kesinleştiği bu sebeple kadının tedbir nafakası davasında ayrı yaşamakta haklılığının kanıtlanması nedeniyle terk ihtarının hukuki sonuç doğurmayacağı, terk ihtarının geçersiz olduğu” gerekçesiyle davalının istinaf başvurusu kabul edilerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davacının terk hukuki sebebine dayalı boşanma davasının reddine karar verilmiş, verilen iş bu karar davacı erkek tarafından temyiz edilmiştir.

TMK M.164, taraflardan birinin evlilikten kaynaklı sorumluluklarından kurtulmak amacıyla diğerini terk ettği veya haklı bir nedensiz evlilikkonutuna gelmediği ve dönmediği halde, ayrılık en az altı ay sürmüş ise ve bu durum devam ediyorsa, talebe binaen hakim tarafından çekilen ihtarın da sonuçsuz kalması durumunda terk edilen eşin, boşanma davası açabileceğini hükme bağlamıştır. Davacı koca 23 Temmuz 2015 tarihinde ihtar isteğinde bulunmuş, isteğe binaen verilen karar davalı kadına 24.07.2015 tarihinde tebliğ olmuş, aradan yasanın aradığı iki aylık süre geçtikten sonra 14.12.2015 tarihinde boşanma davası açılmıştır.

Davalı ihtar istek tarihinden önceki dört aylık fiili ayrılık döneminden evvel 26.01.2015 tarihinde nafaka isteğinde (TMK m. 197) bulunmuş ve bu istek haklı kabul edilerek 26.02.2015 tarihinde nafakaya hükmedilmiştir. Ve karar da 17.12.2015 tarihinde kesinleşmiştir. Nafaka davası dört aylık fiili ayrılık döneminde açılmamıştır. Açılan nafaka davası sonucunda kabul edilen nafakayla alakalı kararın fiili ayrılık döneminde kesinleşmiş olmasının terke dayalı davaya etkisi yoktur. Nafaka hükmü lehine nafakaya hükmedilenin, dava tarihi itibariyle ayrı yaşamakta haklı olduğunu gösterir. Tersinin kabulunde, nafaka davası açan ve nafakaya hükmedilen eş hakkında artık terke dayalı boşanma davası açılamaz sonucunu doğurur. Yasanın düşündüğü amaç bu değildir. (H.G.K ‘nun 18.11.1998 gün ve 824/2-820 sayılı, 2.H.D’nin 27.09.2005 tarihli 11274-12936 sayılı kararı).

Toplanan delillerle de taraflar arasındaki ayrılığın altı aydan fazla sürdüğü anlaşılmaktadır. Bu halde ihtar kanuni şekillere uygundur. Terk sebebine dayalı davanın reddedilebilmesi için terkte haklılığın değil, eve dönmemekte haklılığın kanıtlanması gerekmektedir. O halde toplanan delillerle, ihtarın samimi olup olmadığı, davalının ihtara uymamakta haklı olup olmadığı değerlendirilerek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ Yukarıda gösterilen sebeple kararının BOZULMASINA,oybirliğiyle karar verildi.

Akıl Hastalığı Nedeni ile Boşanma Davası

Boşanma davasında özel boşanma sebepleri içerisindeki Akıl hastalığı nedenine dayanarak eşlerden birinin boşanma davası açabilmesi için akıl hastalığının evlilik birliği içinde meydana gelmesi gereklidir. Ayrıca bu akıl hastalığının iyileşme olanağı bulunmamalıdır. Akıl hastalığının iyileşme olanağının bulunmadığı resmi sağlık kurulu tarafından alınan raporla tespit edilmelidir. Ayrıca bu akıl hastalığının diğer eş için ortak hayatı çekilmez kılması gerekmektedir. Akıl hastalığı nedeniyle diğer eş için evlilik birliğinin devamı katlanılamaz hale gelirse bu durumda akıl hastalığı nedeni ile diğer eşin boşanma davası açma hakkı bulunmaktadır. Bu nedene dayanarak boşanma davası açma hakkı herhangi bir hak düşürücü süreye tabi değildir.

Yargıtay Kararı

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2014/6403 E. , 2014/24855 K. 05.12.2014 T.

Davalı koca Türk Medeni Kanununun 405. maddesi gereğince kısıtlanmış ve kendisine vasi tayin edilmiştir. Davalı akıl hastasıdır. Akıl hastalığına dayalı bir boşanma davası da bulunmamaktadır. Davacı kadın TMK 166/1 maddesinde düzenlenen evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı olarak boşanma davası açmıştır. Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesi uyarınca boşanmaya karar verebilmek için, davalının az da olsa kusurunun varlığının kanıtlanması gerekir. Belirtildiği üzere, davalı koca akıl hastası olduğundan kendisine yüklenilebilecek bir kusur yoktur. O halde, davacı kadının şiddetli geçimsizlik sebebine dayalı davasının reddi gerekirken; yazılı biçimde karar verilmesi yasaya ve usule aykırı olup; bozmayı gerektirmiş olsa da, boşanma hükmü temyiz edilmediğinden bu husus bozma nedeni yapılmamış yanlışlığa işaret etmekle yetinilmiştir.

Her ne kadar boşanma davasını taraflar kendisi de açabilmekte ise de, hak kayıplarını önlemek ve yargılamanın gereksiz yere uzamasını önlemek adına Boşanma Avukatı ile davaların takibinin sağlanması her iki taraf için de faydalı sonuç doğurmaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir