Kategori: Ceza Hukuku

Sigara Ve Alkol Kaçakçılığı Suçu Ve Cezası


Sigara veya alkol kaçakçılığı suçu Türk Ceza Kanunu kapsamında düzenlenmiş suçlardan olmayıp bu hususun düzenlenmesi için 5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu çıkarılmıştır. Bu başlık kapsamında kaçakçılık suçunun konusunu meydana getiren unsurların tütün, tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkiler olması dolayısıyla uygulamaya gidilecek madde kanunun üçüncü maddesinin onuncu fıkrası olacaktır.

Sigara ve alkol kaçakçılığı suçu sigara, alkol veya tütün gibi maddelerin gümrük denetimine tabi olmaksızın yurtdışına çıkarılması veya ülkeye sokulması yolu ile gerçekleşir.

Sigara ve alkol kaçakçılığı suçu ile hakkında soruşturma başlatılan sanığın, ürünleri şahsi kullanım amacıyla bulundurduğu yönünde bir savunma yapması halinde kişisel kullanım miktarının tespit edilmesi gerekmektedir. Bu miktarın sınırları, somut olayın koşulları değerlendirilerek suç konusu malzemelerin cinsi, nitelikleri, miktarı da göz önünde bulundurulmak suretiyle belirlenecektir. Örneğin, 200 adet sigara kişisel kullanım miktarı kapsamında değerlendirilirken 20 kartonun üzerindeki kaçak sigaranın ticari amaç taşıyor olduğu kabul edilmektedir.

Alkol Ve Sigara Kaçakçılığı Suçunun Unsurları

Sigara ve alkol kaçakçılığı suçunun konusunu oluşturan malzemeler tütün, tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkilerdir. Kaçakçılık suçunun bu türü seçimlik hareketli suçlar kapsamında bulunmaktadır. Birden fazla seçimlik hareketin icra edilmesiyle suçun işlenmesi halinde fail hakkında tek bir kaçakçılık suçundan ceza verilmektedir.

Sigara Ve Alkol Kaçakçılığı Suçunun Cezası

Alkol, sigara, tütün veya tütün mamullerini gümrük işlemlerine tabi tutulmadan ülkeye sokan kişi üç yıldan on yıla kadar hapis veya yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Eşyanın gümrük kapıları dışından ülkeye sokulması durumunda belirlenen ceza üçte birinden yarısına kadar artırılır. Mahkeme tarafından hapis cezasının en alt sınırdan, adli para cezasının ise hapis cezasının gün sayısından fazla olacak miktarda tayin edilmesi halinde bu kararın gerekçesinin izah edilmesi gerekmektedir.

Aldatıcı işlem ve davranışlarda bulunmak suretiyle gümrük vergilerinde kısmen veya tamamen ödemeden kaçınma ile sigara, alkol veya tütünün ülkeye sokulması yoluyla suç işleyen kişi hakkında dört yıldan on yıla kadar hapis cezası ve yirmi bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.

Sigara ve alkol kaçakçılığı suçunda suç konusu eşyanın değerinin fahiş olması halinde verilecek olan ceza yarısından bir katına kadar artırılır.

Teşebbüs, bir suçun icra hareketlerine başlanmış olmasına rağmen failin iradesi dışında gerçekleşen durumlar sebebiyle suçun tamamlanamamasını ifade eder. Bir suça teşebbüs halinde faile verilecek cezada belli oranlarda indirime gidilmektedir. Sigara, alkol, tütün ve tütün mamulleri kaçakçılığı suçu bakımından teşebbüs hükümleri uygulama alanı bulmamaktadır. Bir diğer değişle kaçakçılık eylemi teşebbüs aşamasında kalmış olsa bile fail, suçu meydana getiren eylem tamamlanmış gibi cezalandırılacaktır.

Kaçak Sigara, Alkol Üretme, Satma, Taşıma, Veya Satın Alma Suçu

Sigara veya alkol kaçakçılığı suçunu iştirak etmeksizin, sigara, tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkilerin piyasada satılması, satışa sunulması, taşınması veya satın alınması durumunda suçun cezası üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası ve on bin güne kadar adli para cezasıdır.

Ambalajında bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaret bulunmayan ya da taklit veya yanıltıcı bandrol, etiket, hologram, pul, damga ve benzeri işaret taşıyan sigara, tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkileri ticari amaçla üreten, satışa sunan veya satan, bu özelliğini bilerek ve ticari amaçla satın alan kişi üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

Bandrol, Etiket, Hologram, Pul, Damga Vb. İşaretleri Taklit Etme Veya Kullanma

Sigara ve alkol piyasasının denetiminin sağlanması, kamu sağlığının korunabilmesi amacıyla ürün tespitini kolaylaştırmak adına bandrol, hologram gibi işaretler kullanılmaktadır. Bu işaretlerin taklit edilmesi kanunda ayrıca cezalandırılmaktadır. Tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkilerin ambalajlarına kamu kurumlarınca uygulanan bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaretlerin taklitlerini imal eden veya ülkeye sokan kişiler ile bunları bilerek bulunduran, nakleden, satan ya da kullananlar 3 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası ve 20 bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

Tütün mamulleri, etil alkol, metanol ve alkollü içkilerin ambalajlarına kamu kurumlarınca uygulanan bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaretleri; ilgili mevzuatta belirlenen şekilde temin etmesine rağmen belirlenen ürünlerde kullanmaksızın bedelli veya bedelsiz olarak yayanlar, bunları alma veya kullanma hakkı olmadığı halde sahte evrak veya dokümanlarla veya herhangi bir biçimde ilgili kurum ve kuruluşları yanıltarak temin edenler, bunları taklit veya tahrif ederek ya da konulduğu üründen kaldırarak, değiştirerek ya da her ne suretle olursa olsun tedarik ederek amacı dışında kullananlar 3 yıldan 6 yıla kadar hapis ve 20 bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

Örgütlü Kaçakçılık

“Örgüt” kavramı, Ortak bir amacı veya işi gerçekleştirmek için bir araya gelmiş kurumların veya kişilerin oluşturduğu birlik, teşekkül ve ya teşkilat’’ olarak tanımlamaktadır. Hukuki anlamda örgütlü suç ise, birbirleri ile sıkı ilişki içerisinde bulunan en az üç kişinin birlikte suç suç işlemesi ifade edilir.

Alkol ve sigara kaçakçılığı suçunun örgütlü bir şekilde, yani bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde faile verilecek ceza 2 katına kadar arttırılır.

Alkol ve sigara kaçakçılığı suçunun örgütlü bir şekilde olmadığı halde, 3 veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde suçun cezası 1/2 oranında arttırılır.

Sigara, Alkol Kaçakçılığı Suçunda Etkin Pişmanlık Hükümleri

Etkin pişmanlık, suçun tamamlanmasından sonra ortaya çıkan ve suçun zararlı veya tehlikeli etkilerini ortadan kaldırmak veya hafifletmek için aktif bir çaba içine girmesiyle cezayı azaltan veya azaltan bir ceza hukuku kurumudur. Sigara ve alkol kaçakçılığı suçunu işlemiş bir kişinin, resmi makamlar tarafından haber almadan önce, suçu meydana getiren icra hareketlerini, diğer failleri ve kaçak eşyaların saklanmakta olduğu yerleri yetkili merciine haber vermesi ile faillerin yakalanması veya kaçak eşyanın ele geçirilmesi sağlanırsa kişi cezalandırılmamaktadır. Resmi makamlar tarafından haber alındıktan sonra suçun tamamıyla ortaya çıkmasına hizmet veya yardım eden kişiye verilecek cezada üçte iki oranında indirime gidilir.

Sigara ve alkol kaçakçılığı suçlarından birini işlemiş olan bir kişi, etkin pişmanlık göstermek suretiyle, soruşturma evresinin devamı sürecinde suç konusu eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı miktarında parayı devlet hazinesine ödediği takdirde, hakkında hükmedilecek ceza yarı oranında indirilir.

Sigara Ve Alkol Kaçakçılığı Suçunda Zamanaşımı

Sigara ve alkol kaçakçılığı suçu şikayete tabi suçlar arasında bulunmamaktadır. Herhangi bir şekilde suçun işlendiği savcılık tarafından öğrenildiğinde soruşturma kendiliğinden başlatılmaktadır.

Sigara ve alkol kaçakçılığı suçunun soruşturulması için herhangi bir şikayet süresi belirlenmiş olmamasına rağmen, temel suçun dava zamanaşımı süresi sekiz yıldır, dolayısıyla suçun işlendiği tarihten itibaren sekiz yıllık süre içerisinde savcılığa bildirilmesi gerekmektedir. Aksi halde dava zamanaşımı süresi dolmuş olacağından suç ile ilgili soruşturma yapılamayacaktır.

Sigara ve alkol kaçakçılığı suçuna ilişkin yargılamayı yapmakla görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir.

Parada Sahtecilik (Kalpazanlık) Suçu Ve Cezası


Parada sahtecilik suçu Türk Ceza Kanunu’nun 197.maddesinde, “Kamu Güvenine Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenmektedir.

Parada sahtecilik suçu, Türkiye’de veya başka bir ülkede sahte para üretmek, sahte olduğu bilinen parayı ülkeye sokmak, nakletmek, muhafaza etmek veya tedavüle sokmak şeklinde meydana gelebilen seçimlik hareketli bir suçtur.

Parada Sahtecilik Suçunun Unsurları

Kalpazanlık suçunun maddi konusunu oluşturan unsur paradır. Paranın maddi şekli, kağıt veya madeni para olması, milli veya yabancı para olması, suçun cezalandırılması açısından herhangi bir fark yaratmamaktadır.

Parada sahtecilik suçunun faili herhangi biri olabilmektedir. Bu kapsamda memlekette veya yabancı ülkelerde tedavülde bulunan parayı, sahte olarak üreten, ülkeye sokan, nakleden, muhafaza eden veya tedavüle koyan, sahte parayı bilerek kabul eden, sahteliğini bilmeden kabul ettiği parayı bu niteliğini bilerek tedavüle koyan herhangi bir kişi bu suçların faili konumunda olacaktır.

Suçun mağduru toplumun tamamıdır. Çünkü parada sahtecilik suçu ile kamu güvenliği ihmal edilmekte ve bu etki alanı içerisinde bulunan her gerçek ve tüzel kişi suçtan zarar görme tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır.

Parada sahtecilik suçunun manevi unsuru kasttır. Bu suç ancak suçu meydana getiren icra hareketlerinin fail tarafından bilinerek ve istenerek meydana getirilmesi durumunda vücut bulmaktadır.

Parada sahtecilik suçuna vücut veren seçimlik hareketler şunlardır;

Sahte Para Üretme

Milli veya yabancı paranın taklit edilerek bir benzerinin üretilmesidir.

Sahte Parayı Ülkeye Sokma veya Nakletme

Sahte olduğunun bilinmesi ile herhangi bir para biriminin ülkeye sokulması veya ülke içerisinde nakledilmesinin sağlanmasıdır.

Sahte Parayı Muhafaza Etme

Sahte olduğu bilinmekte olan parayı saklamak veya koruma altına almaktır. Bu eylemin cezalandırılma sebebi paranın her an tedavüle konabilme ihtimalidir.

Sahte Parayı Tedavüle Sokma

Sahte olduğu bilinen paranın piyasaya sürülmesidir.

Sahte Parayı Kabul Etme

Sahte olduğu bilinen parayı almayı ifade eder.

Sahte Olduğu Bilinmeyen Parayı Tedavüle Sokma

Bu eylemin suç teşkil etmesi için kişinin parayı önce sahte olduğunu bilmeden alması, sonra sahte olduğunu öğrenmiş olmasına rağmen yeniden piyasaya sürmesi koşulu aranmaktadır.

Sayılan seçimlik hareketlerden herhangi birinin icra edilmesi suçun meydana gelmesi için yeterli olmaktadır. Bütün bu fiillerin bir kişi tarafından işlenmesi durumunda da kişi tek bir parada sahtecilik suçundan sorumlu tutulacaktır.

Parada Sahtecilik Suçunda Aldatıcılık Özelliği

Tüm sahtecilik suçlarında olduğu gibi kalpazanlık suçunda da suçun konusunu oluşturan maddenin alelade bir nesne olmayıp, aldatıcılık kabiliyetine sahip olması aranmaktadır. Aldatıcılık özelliği taşımayan herhangi bir kağıt parçası ile bir kimseyi kandırma eylemi parada sahtecilik suçunu değil dolandırıcılık suçunu meydana getirecektir.

Parada sahtecilik suçu ile, üretilmiş olan paranın sahte olduğunun ilk bakışta tespit edilemeyen nitelikte olması cezalandırılmaktadır. Deneyimi olmayan veya parayı özel bir denetimden geçirmeyen bir kimsenin zihninde paranın gerçek olduğu yanılgısı oluşuyor ise parada sahtecilik suçu söz konusu olacaktır. Ancak paranın gerçek olmadığı ilk bakışta anlaşılabiliyor ise para sahte olsa dahi kalpazanlık suçu oluşmayacaktır. Para gibi görünüyor olmakla beraber aldatıcılık özelliğini haiz olmayan kağıt yahut madeni parça suçun meydana gelmesine sebep olmaz. Yargıtay içtihatlarında bu özellik “sürüm yeteneği” olarak isimlendirilmektedir.

Parada Sahtecilik Suçunun Cezası

Türk Ceza Kanunu’nda parada sahtecilik suçu şu şekilde cezalandırılmaktadır;

  • Memlekette veya yabancı ülkelerde kanunen tedavülde bulunan parayı, sahte olarak üreten, ülkeye sokan, nakleden, muhafaza eden veya tedavüle koyan kişi, iki yıldan on iki yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
  • Sahte parayı bilerek kabul eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
  • Sahteliğini bilmeden kabul ettiği parayı bu niteliğini bilerek tedavüle koyan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Parada Sahtecilik Suçunda Etkin Pişmanlık Hükümlerinin Uygulanması

Etkin pişmanlık, bir kişinin suç işledikten sonra pişmanlık duyarak suçun meydana getireceği sonuçlarının ortaya çıkmasını önlemeye çalışmasını ifade etmektedir. Etkin pişmanlık hükümlerinin uygulama alanı bulması için suçun işlenmiş olması, yani suça vücut veren hareketlerin icra edilmiş olması gerekir. Suçun işlenmesinin tamamladığı aşamada kişinin suçu işlemekten vazgeçmesi halinde gidilecek hukuki kurum ancak gönüllü vazgeçmedir. Etkin pişmanlık, teşebbüs aşamasında kalmış suçlar bakımından uygulama alanı bulmayacaktır.

Etkin pişmanlık cezanın kaldırılması veya azaltılması sonucunu gerektiren bir şahsi sebep teşkil etmektedir. Suça iştirak edilmiş olması durumunda etkin pişmanlık hükümleri yalnızca ilgili fail bakımından uygulama alanı bulacaktır.

Kanunda parada sahtecilik suçu bakımından iki farklı etkin pişmanlık hükmüne yer verilmektedir. Bunlar;

  • Sahte olarak para üreten, ülkeye sokan, nakleden, muhafaza eden veya kabul eden kişi, bu parayı tedavüle koymadan ve resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce, diğer suç ortaklarını ve sahte olarak üretilen paraların üretildiği veya saklandığı yerleri merciine haber verirse, verilen bilginin suç ortaklarının yakalanmasını ve sahte olarak üretilen para veya kıymetli damgaların ele geçirilmesini sağlaması halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.
  • Sahte para üretiminde kullanılan alet ve malzemeyi izinsiz olarak üreten, ülkeye sokan, satan, devreden, satın alan, kabul eden veya muhafaza eden kişi, resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce, diğer suç ortaklarını ve bu malzemenin üretildiği veya saklandığı yerleri ilgili makama haber verirse, verilen bilginin suç ortaklarının yakalanmasını ve bu malzemenin ele geçirilmesini sağlaması halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.

Parada Sahtecilik Suçunda Yargılama İle Görevli Mahkeme

Parada sahtecilik suçu bakımından TCK m.197/1 fıkrası uyarınca yapılan yargılamalar bakımından görevli mahkeme ağır ceza mahkemesi, TCK m.197/2-3 uyarınca yapılan yargılamalarda görevli mahkeme ise asliye ceza mahkemesidir.

Parada Sahtecilik Suçu Bakımından Zamanaşımı Süreleri

Dava zamanaşımı, suçun işlendiği tarihten itibaren belli bir süre geçmesine rağmen davanın açılmadığı veya açılsa bile kanuni süreler içerisinde sonuca varılamamış olması durumunda ceza davasının düşmesi neticesini doğuran ceza hukuku kurumunu ifade etmektedir. Parada sahtecilik suçu bakımından her fıkra kapsamında farklı zamanaşımı süreleri öngörülmektedir. TCK m.197/1 fıkrasına göre yapılan yargılamalarda olağan dava zamanaşımı süresi 15 yıl olmakla beraber, TCK md.197/2-3 fıkraları gereği yapılan yargılamalarda olağan dava zamanaşımı süresi 8 yıl olarak düzenlenmektedir.

Parada Sahtecilik Suçu Hakkında Verilmiş Yargıtay Kararları

Resmi evrakta sahtecilik suçunda suça konu nüfus cüzdanları, sürücü belgeleri ve diplomaların sahteliği hususunda Adli Tıp Fizik İhtisas Dairesi’nden usulüne göre rapor aldırılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekir. Parada sahtecilik suçunda hükümden sonra yürürlüğe giren değişiklik de gözetilerek koşullarının varlığı halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünde mahkemesince değerlendirme yapılması gerekir. (T.C. YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ E. 2009/17080 K. 2011/10597)

Suça konu altınların Milli Ziynet altını olup, sahte ve aldatma kabiliyetini haiz olduklarının tespiti halinde sanığın eyleminin bir bütün halinde 5237 sayılı TCK.nun 198. maddesi yollamasıyla 197/1. madde ve fıkrasında tanımlanan sahtecilik suçunu oluşturacağı gözetilmelidir. (T.C. YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ E. 2009/20187 K. 2011/9260)

Bilişim Suçları


Bilişim suçları, siber suçlar olarak da isimlendirilmektedir. Bilişim suçları, bilgisayar, tablet, cep telefonu gibi iletişim araçları veya pos makineleri gibi alışveriş araçları kullanılmak suretiyle elektronik ortam üzerinde işlenebilen her türlü suç olarak tanımlanmaktadır.

Uygulamada bilişim suçları yerine bilgisayar suçları, internet suçları gibi terimler de kullanılmaktadır. Bilişim, insanların teknik, ekonomik ve toplumsal iletişimde kullandığı ve bilimin dayanağı olan bilginin, düzenli ve akla uygun bir biçimde, özellikle bilgisayarlar ve benzeri elektronik aygıtlar aracılığıyla işlenmesi bilimi olarak tanımlanmaktadır. Bu süreçte işlenen suçlara ise bilişim suçları denir. Bilişim sistemleri üzerinde vücut bulan bu suçlar bazen sisteme maddi bir şekilde erişilmesi suretiyle gerçekleşirken bazen de uzaktan, internet aracılığıyla bağlanılarak oluşmaktadır.

Türk Ceza Kanunu Kapsamında Bilişim Suçları

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda 243 ila 245. Maddeleri arasında, “Bilişim Alanında İşlenen Suçlar” başlığı altında tüm bilişim suçları hüküm altına alınmıştır. Bu doğrultuda TCK m. 243 Bilişim Sistemine Girme Suçunu, TCK m.244 Sistemi Engelleme, Bozma, Erişilmez Kılma, Verileri Yok Etme Veya Değiştirme Suçunu, TCK m.245 Banka veya Kredi Kartının Kötüye Kullanılması Suçunu, TCK m.245/a hükmü ise Yasak Cihaz Veya Program Kullanma Suçunu düzenlemektedir.

Bilişim Sistemine Girme Suçu Ve Cezası

Bilişim sistemine girme, bir bilişim sisteminin tamamına veya bir kısmına hakkı ve yetkisi olmaksızın giriş yapmayı ve orda kalmayı ifade eder. Bilişim sistemine girme suçunda mağdurun rızası hukuka uygunluk sebebi teşkil etmektedir. Başka bir ifade ile bilişim sistemi üzerinde hak ve yetki sahibi olan kişinin başka bir kimseye sisteme girme izni vermesi veya şifresini vermesi, failin bilişim sistemine girme eylemini hukuka uygun hale getirmektedir.

Bilişim sistemine girme suçu farklı hareketlerle işlenebilen, yani seçimlik hareketli bir suçtur. Bilişim sistemine erişim, alınan güvenlik önlemlerinin zayıflığından faydalanmak şeklinde gerçekleşebileceği gibi var olan güvenlik sistemindeki boşlukların kullanılmasıyla da sağlanabilir. Ağ üzerinden virüslerin kullanılması, sistemdeki açıkların zorlanması şeklinde de sisteme erişilebilir. Bu eylemler için aynı zamanda bilgisayara tecavüz, kod kırma, bilgisayar korsanlığı kavramları da kullanılabilmektedir. Bilişim sistemine girme suçunda iletişimin kablolu veya kablosuz olması, mesafedeki uzaklık ya da yakınlık arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır.

Bilişim Sistemine Girme Suçunun Cezası

  • Bir bilişim sisteminin bütününe veya bir kısmına, hukuka aykırı olarak giren veya orada kalmaya devam eden kimseye bir yıla kadar hapis veya adli para cezası verilir.
  • Bu fiillerin bedeli karşılığı yararlanılabilen sistemler hakkında işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilir.
  • Bilişim sistemine girme fiili nedeniyle sistemin içerdiği veriler yok olur veya değişirse, 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
  • Bir bilişim sisteminin kendi içinde veya bilişim sistemleri arasında gerçekleşen veri nakillerini, sisteme girmeksizin teknik araçlarla hukuka aykırı olarak izleyen kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Bilişim Sistemini Engelleme, Bozma, Erişilmez Kılma, Verileri Yok Etme Veya Değiştirme Suçu

Bilişim Sistemini Engelleme, Bozma, Erişilmez Kılma, Verileri Yok Etme veya Değiştirme Suçu, seçimlik hareketli suçlar kapsamında TCK m.244’te düzenlenmektedir. Bu seçimlik hareketlerden herhangi birinin icra edilmesiyle suç gerçekleşmiş olur. Verileri yok etme veya değiştirme ile, bilişim sistemini kullanıma yetkisi olan hak sahibinin sisteme kaydetmiş olduğu kişisel verilerin yok edilmesi veya değiştirilmesi ifade edilir. Sistemi engelleme veya erişilmez kılma, sistemi kullanamaya yetkin hak sahibinin sisteme girişinin engellenmesi, sistemi bozma ile ise bilişim sisteminin teknik olarak yapısına uygun bir şekilde çalışmasının önüne geçilmesi ifade edilmektedir.

Bilişim Sistemini Engelleme, Bozma, Erişilmez Kılma, Verileri Yok Etme Veya Değiştirme Suçunun Cezası

  • Bir bilişim sisteminin işleyişini engelleyen veya bozan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
  • Bir bilişim sistemindeki verileri bozan, yok eden, değiştiren veya erişilmez kılan, sisteme veri yerleştiren, var olan verileri başka bir yere gönderen kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
  • Bu fiillerin bir banka veya kredi kurumuna ya da bir kamu kurum veya kuruluşuna ait bilişim sistemi üzerinde işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
  • Aynı fiillerin işlenmesi suretiyle kişinin kendisinin veya başkasının yararına haksız bir çıkar sağlamasının başka bir suç oluşturmaması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

Banka, Kredi Kurumu Veya Kamu Kurumuna Ait Bilişim Sistemi Üzerinde İşlenen Bilişim Suçları

Bilişim suçlarının banka, kredi ve kamu kurumları üzerinde işlenmesi TCK m.244’ ün üçüncü fıkrası kapsamında daha ağır bir cezaya tabi tutulmuştur. Bu fıkra bilişim suçunun nitelikli halini teşkil etmektedir. Bu nitelikli hal söz konusu olduğunda bilişim suçunun ikinci fıkrasındaki ceza yarı oranında artırılacak ve failin tabi tutulacağı ceza dokuz aydan dört buçuk yıla kadar hapis cezası olacaktır.

Failin asıl amacının bilişim sistemini kullanarak banka veya kamu kurumuna ait parasal değerin mülkiyetine el koymak olduğu tespit edildiğinde, bu halde suç bilişim suçu olmaktan çıkacak, nitelikli hırsızlık suçu meydana gelmiş olacaktır.

Haksız Çıkar Sağlama Yoluyla Bilişim Suçları

Suçu düzenleyen maddenin dördüncü fıkrasında yer verilen bir hal olarak, icra hareketleri sonucu fail kendisine veya başkasına haksız bir çıkar sağlıyor ise suçun cezası iki yıldan altı yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası olacaktır. Bu durumda fail aynı suç dolayısıyla hem hapis cezasına hem de adli para cezasına tabi tutulacaktır. Bankaya ait çek, dekont, hesap cüzdanı gibi araçların kullanılması suretiyle bankadan haksız menfaat elde edilmiş ise bu durum bilişim suçu değil, dolandırıcılık suçu meydana gelmiş olur.

Banka Veya Kredi Kartlarının Kötüte Kullanılması Yoluyla Bilişim Suçu İşlenmesi

Banka ve kredi kartlarının kötüye kullanılması suçu, TCK’da bilişim suçları başlığı kapsamında değerlendirilmiş ve şu şekilde cezalandırılmıştır;

  • Başkasına ait bir banka veya kredi kartını, her ne suretle olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran kimse, kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın bunu kullanarak veya kullandırtarak kendisine veya başkasına yarar sağlarsa, üç yıldan altı yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
  • Başkasına ait banka hesaplarıyla ilişkilendirilerek sahte banka veya kredi kartı üreten, satan, devreden, satın alan veya kabul eden kişi üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
  • Sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir banka veya kredi kartını kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlayan kişi, fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, dört yıldan sekiz yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

Bilişim Suçunun Yasak Cihaz Ve Programlar Kullanılarak İşlenmesi

Bir cihazın, bilgisayar programının, şifrenin veya sair güvenlik kodunun bilişim suçların işlenmesi için ve bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle işlenebilen diğer suçların işlenmesi için yapılması veya oluşturulması halinde; bunları imal eden, ithal eden, sevk eden, nakleden, depolayan, kabul eden, satan, satışa arz eden, satın alan, başkalarına veren veya bulunduran kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu ve Cezası


Cumhurbaşkanına hakaret suçu ve cezası, hakaret suçunun düzenlendiği genel hükümden ayrı olarak Türk Ceza Kanunu’nun 299. Maddesinde düzenlenmektedir. Cumhurbaşkanına hakaret suçu kapsamında cumhurbaşkanının toplumsal değeri hususunda toplumdaki duygu ve düşünceleri sarsan fiil ve sıfatların isnat edilmesi cezalandırılmaktadır.

TCK m.299’un düzenlenme şekli göz önüne alındığında, bu suçun düzenlenmesi ile Cumhurbaşkanlığı makamının fonksiyonel niteliği ve yerine getirilen görevden ayrı olarak hukuki anlamda Cumhurbaşkanının şerefi korunmaktadır. Cumhurbaşkanına hakaret suçu dolayısıyla kovuşturma yapılması Adalet Bakanlığının iznine tabidir.

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçunun Unsurları

Cumhurbaşkanına hakaret suçu kişilere ve şerefe karşı suçlar başlığı altında değil de Devlete karşı suçlar bölümünde düzenlenmiş, böylece Devleti temsil eden bu makamın saygınlığının korunması hedeflenmiştir. Suç doğrudan doğruya Cumhurbaşkanı olan kişiye karşı işleniyor olsa da işlenmesi ile ihlal edilen hukuki değer devletin siyasal iktidar yapısıdır. Dolayısıyla bu suç bakımından koruma altına alınan kavram Devlet kuvvetleridir.

Herkes bu suçun faili olabilmektedir. Suç, cumhurbaşkanlığı görevinin devamı süresi içerisinde işlenmiş olmalıdır. Cumhurbaşkanlığı sıfatı ise seçim ile değil ant içme ile kazanılmaktadır. Buna göre suç ant içmeyi takip eden görev süresi içerisinde işlenebilmektedir.
Hakaret, bir kimseye veya bir şeye karşı küçültücü söz kullanılması ya da aşağılayıcı, onur kırıcı davranışta bulunulmasını ifade etmektedir.

Suçun oluşması için fiilin yüze karşı veya yoklukta işlenmesi arasında fark bulunmamaktadır. Bu suçu bakımından gıyapta hakaretin varlığı için belirli sayıda kişi ile ihtilat unsuru aranmamakta, bir kişinin duyabileceği şekilde yoklukta hakaret edilmesi suçun meydana gelmesi açısından yeterli olmaktadır.
Cumhurbaşkanına hakaret suçu serbest hareketli bir suç olup sözle, yazıyla, çizim veya nefret içeren davranışlar gibi eylemler ile işlenebilmektedir. Bunun yanında telefon aracılığıyla, mektupla, basın yayın araçları veya medya yolu ile işlenmesi mümkündür.

Cumhurbaşkanına hakaret suçunun manevi unsuru genel kasttır. Mağdur, cumhurbaşkanlığı sıfatını bilerek hareket etmiş olmalıdır. Saikin siyasi olması koşulu aranmaz. Hakaret suçları, ifade özgürlüğünü oluşturan hallerden birini teşkil etmektedir. İftira, küfür, onur, şeref ve saygınlığı zedeleyici söz ve beyanlar, müstehcen içerikli söz, yazı, resim ve açıklamalar, savaş kışkırtıcılığı, hukuk düzeni cebir yoluyla değiştirmeye yönelen nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve şiddet yaratmaya yönelik bulunan ifadeler düşünce özgürlüğü bağlamında hukuki koruma görmemekte, suç sayılmak suretiyle ceza yaptırımlarına bağlanmaktadır. Bu kapsamda Cumhurbaşkanına Hakaret suçu TCK 299. maddede yaptırıma bağlanmıştır. Suçla korunmakta olan hukuki yarar Cumhurbaşkanının şeref ve saygınlığıdır. Ne tür hareketlerin şeref ve itibari ihlal edici olduğu, toplumda hakim olan ortalama düşünüş ve anlayışa göre belirlenmelidir, bunun tayininde ölçü bireyin özel duyarlılığı değildir. Bu itibarla basit bir saygısızlık hakaret ve sövme olarak nitelendirilemeyecektir.

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçunun Cezası

Türk Ceza Kanunu’nun 299.maddesinde suçun cezası şu şekilde düzenlenmektedir;

  • Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (TCK m.299/1)
  • Suçun alenen işlenmesi halinde verilecek ceza altıda biri oranında artırılır. (TCK m.299/3)
  • Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanlığının iznine bağlıdır (TCK n.299/3)

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçunda Aleniyet

Cumhurbaşkanına hakaret suçunun alenen işlenmesi halinde hükmedilecek olan ceza altıda biri oranında artırılır. Suçun internet aracılığı ile sosyal medya üzerinden, bir televizyon programında veya bir cadde üzerinde yüksek sesle işlenmesi suçta aleniyete örnek oluşturmaktadır.

Aleniyetin meydana gelmesi için olay yerinde başka insanların bulunması yeterli olmamaktadır. Hakaret niteliğindeki söz veya davranışın belirlenemeyen sayıda kişi tarafından görülebilme, duyulabilme ve algılanabilmesi olasılığının bulunması gerekmektedir. Hakaret suçunda aleniyetin varlığı için herhangi bir sınırlama olmaksızın herkese açık alanlarda işlenmesi koşulu aranır.

Cumhurbaşkanına Gıyapta Hakaret Suçunun Koşulları

Genel hakaret suçu, mağdurun yokluğu durumunda işlendiği takdirde suçun varlığının söz konusu olabilmesi için hakaret edenin söz veya davranışlarının en az üç kişi tarafından öğrenilmesi gerekmektedir. Genel hakaret suçu bakımından hakaret edilen ortamda mağdurun bulunmadığı hallerde Türk Ceza Kanunu’nun 125. Maddesi kapsamında hakaret kabul edilen fiilin üç kişi ile ihtilat hali ile işlenmesi koşulu aranmaktadır. Söz konusu üç kişi arasında hakaret eden kişinin kendisi sayılmayacaktır. İhtilat halindeki bu üç kişinin aynı yerde olması şart değildir, üç kişinin hakaret niteliğindeki söz veya davranışı öğrenmesi yeterli olacaktır.
Cumhurbaşkanına hakaret suçu, genellikle Cumhurbaşkanının gıyabında işlenebilmektedir. Ancak bu suçun gıyapta işlenmesi durumunda genel hakaret suçundan farklı olarak yalnızca bir kişinin hakareti duyması veya görmesi yeterli olmaktadır. Üç kişinin hakareti öğrenmesi, bu suç bakımından aranmamaktadır.

Şikayet Süresi, Dava Zamanaşımı Ve Uzlaşma

Cumhurbaşkanına hakaret suçu takip edilmesi şikayete tabi tutulan suçlar kategorisinde bulunmamaktadır. Suçun, dava zamanaşımı süresi içerisinde savcılığa bildirilmesi halinde re’sen soruşturma başlatılır. Cumhurbaşkanına hakaret suçu nedeni ile dava zamanaşımı süresi ise sekiz yıl olarak düzenlenmiştir.
Cumhurbaşkanına hakaret suçu taraflar arasında uzlaştırma prosedürü çerçevesinde çözüme kavuşturulabilen suçlardan değildir.

Cumhurbaşkanına hakaret suçu hususunda yargılama yapmada görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, Adli Para Cezası Ve Cezanın Ertelenmesi

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, sanığa verilen cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası olması halinde, gerekli koşullarında varlığı durumunda belli bir denetim süresi sonunda davanın düşmesine sebep olan muhakeme hukuku kurumunu ifade etmektedir. Cumhurbaşkanına hakaret suçu dolayısıyla hükmolunan hapis cezası hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi mümkündür.

Adli para cezası, mahkeme tarafınca hükümlünün belirli bir miktar parayı devlet hazinesine yatırmasına karar vermesi şeklinde tanımlanabilir. Bu yaptırıma, işlenen bir suça karşılık olarak hapis cezası ile birlikte veya tek başına uygulanarak hükmedilebilmektedir. Cumhurbaşkanına hakaret hakaret suçu sebebiyle sanık hakkında hükmedilen hapis cezası, gerekli koşullar gerçekleştiği takdirde adli para cezasına çevrilebilmektedir.

Cezanın ertelenmesi, mahkeme tarafında belirlenen cezanın infazının cezaevinde gerçekleştirilmesinden koşullu olarak vazgeçilmesi durumunu ifade eder. Cumhurbaşkanına hakaret suçu dolayısıyla hükmedilen hapis cezasının ertelenmesi mümkündür.

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu Hakkında Yargıtay Kararı Örneği

16. Ceza Dairesi 2018/2102 E. , 2018/2115 K.
…Bu kapsamda; 06.02.2015 tarihinde, Cumhurbaşkanı …’ın Bursa İline gerçekleştirdiği ziyaret esnasında, Bursa Şehir Kütüphanesi önünde toplanarak Cumhurbaşkanı …’ı da hedef alacak şekilde “hırsız-katil…” şeklinde slogan atan sanıkların eylemlerinin; yukarıdaki açıklamalarda nazara alındığında çerçevesi çizilen düşünceyi açıklama, yayma hürriyeti ve eleştiri sınırlarını aşan, şeref ve itibarı ihlal edici nitelikte olduğunun belirlenmesi karşısında, bu ifadelerin düşünce özgürlüğü bağlamında hukuki koruma görmesinin mümkün olmadığı ve somut olayda Cumhurbaşkanına hakaret suçunun yasal unsurlarının oluştuğu tüm dosya kapsamından anlaşılmakla; mahkemece sanıkların mahkumiyetleri yerine “sanıkların eylemlerinin Anayasa tarafından güvence altına alınmış, düşünceyi açıklama ve ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı” gerekçe gösterilerek haklarında beraat hükmü kurulmasında,

İsabet görülmediğinden, anılan kararın kanun yararına bozulmasına karar verilmesi uygun görülmüştür.
16. Ceza Dairesi 2016/1470 E. , 2016/3475 K.
Aynı konu ile ilgili aynı gün içinde kısa zaman aralıklarıyla attığı tweetlerle Cumhurbaşkanına hakaret içeren sözler sarfeden sanığın eyleminin tek suç oluşturduğu ve alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayini gerekirken zincirleme suç olduğunun kabulü ile TCK’nın 43. maddesinin uygulanması hukuka aykırıdır.

TCK 53 Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma


Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma güvenlik tedbiri Türk Ceza Kanunu’nun 53. Maddesinde düzenlenmektedir. TCK m.53 işlemiş olduğu suç dolayısıyla belli hallerde, belli sürelerle kişilerin bazı haklarının kısıtlanmasını veya kullanamaz duruma gelmesini sağlayan bir düzenlemedir. Örneğin, kişinin sürücü belgesinin geri alınması, bir meslek veya sanatın belli sürelerle icra edilmesinin engellenmesi bu kapsamda uygulanan güvenlik tedbirlerindendir. Bu düzenleme suç işleyen kişinin bir tehlikelilik durumu bulunması varsayımına dayanılarak yapılmıştır. Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma ile ilgili olarak “ek ceza” ve “feri ceza” gibi nitelendirmeler de kullanılabilmektedir.

Bu güvenlik tedbirine başvurmanın mümkün olduğu üç hal mevcuttur. Bunlar;

  1. Mahkumiyetin zorunlu sonucu olarak kanunen belli hakların kullanımının yasaklanması
  2. Bazı hak ve yetkilerin kötüye kullanılması suretiyle suç işlenmesi halinde o hak ve yetkilerinin belirli süre kullanımının yasaklanması
  3. Mahkemenin gerekli koşulların gerçekleşmesi durumunda takdiri bir şekilde sanık hakkında belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma kararı vermesi,
    Şeklinde kategorize edilebilir.

Mahkumiyetin Kanuni Sonucu Olarak Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma

Mahkumiyetin zorunlu sonucu olarak belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma TCK m.53’ün birinci fıkrasında düzenlenmektedir. Bu madde uyarınca, kişi kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden, bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten, velayet hakkından, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan, vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan, bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten yoksun bırakılmaktadır. Seçme ve seçilme hakkından mahkum bırakılma ise Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sonucu uygulamadan kaldırılmıştır.

Kasten işlenen suçlar bakımından hapis cezasına mahkumiyet kararı verilmesi ile bu hakların kullanımı kendiliğinden engellenmiş olur. Bu kapsamda mahkemenin herhangi bir takdir hakkı yoktur. Mahkeme kararında gösterilmemiş olsa dahi bu hakların kullanımının yoksun bırakılma, hükümlü açısından kazanılmış hakka konu olamaz, bir başka ifade ile aleyhe bozma kapsamında değerlendirilemezler.

Taksirle veya bilinçli taksirle işlenen suçlar nedeniyle hükmolunan mahkumiyet kararları bakımından ise zorunlu güvenlik tedbirleri söz konusu değildir. Ancak TCK m.53/6 kapsamında hakimin takdir yetkisi sonucu belli bazı tedbirlere hükmetmesi mümkündür.

Kişinin adli para cezasına mahkum edilmesi halinde TCK m.53/1’ de düzenlenen zorunlu güvenlik tedbirleri uygulama alanı bulmaz. Mahkemenin hapis cezasını adli para cezasına veya alternatif güvenlik tedbirlerine çevirmesi durumunda ise asıl mahkumiyetin hükmedilen hapis cezası değil, çevrilen adli para cezası veya tedbir olması nedeniyle mahkumiyetin kanuni sonucu olarak belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma güvenlik tedbiri uygulama alanı bulmayacaktır.

Hapis cezasının ertelenmesi, zorunlu güvenlik tedbirlerinin uygulanması bakımından bir engel teşkil etmemektedir. Mahkum olduğu hapis cezası ertelenen yahut koşullu salıverilen hükümlünün kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri hususunda bu güvenlik tedbirleri uygulanmaz. Kişinin kendi alt soyu üzerindeki bu yetkileri ancak şartlı tahliye tarihine kadar kısıtlanabilmektedir. Hükümlü, tahliyesinden sonra cezanın infazı tamamlanmamış olsa bile bu yetkileri kullanabilecektir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması durumunda ise bu karar, hükmün hiçbir sonuç doğurmaması anlamına geldiğinden, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen kişi hakkında belli hakların kullanımından yoksun bırakılma tedbiri uygulanmaz.

TCK m.53/1 fıkrası kapsamında hükmolunan yasaklılığın süresi, vesayet hariç olmak üzere, cezanın tamamen infaz edilmesine kadar geçen süre kadardır. Hükümlünün tahliye tarihi itibariyle yasaklılık durumu da ortadan kalkmaktadır.

Bazı Hak Ve Yetkilerin Kötüye Kullanılması Nedeniyle Belli Haklarının Kullanımının Yasaklanması

Kanunen kendisine tanınmış olan bazı hak ve yetkileri kötüye kullanmak suretiyle suç işeyen kişi bu hak ve yetkileri kullanmaktan yoksun bırakılır. Bu tedbir TCK m.53’ün beşinci fıkrasında düzenlenmektedir. Bu fıkra uyarınca, TCK m.53/1’ de sayılan hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla hapis cezasına mahkumiyet halinde, ayrıca, cezanın infazından sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkilerin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Hükmolunan cezanın adli para cezası olması halinde hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkilerin kullanımının yasaklanmasına hükmolunur. Hükmün kesinleşmesiyle icraya konan yasaklama ile ilgili süre, adli para cezasının tamamen infazından itibaren işlemeye başlar.

Bu fıkradaki yoksun bırakılma halleri hem hapis cezası hem de adli para cezasına hükmolunması durumunda uygulanmaktadır. Ancak , her durumda suçun kasten işlenen bir suç olması gerekmektedir.
Hapis cezasının ertelenmesi durumu, bu fıkra kapsamında hak ve yetkilerin kullanımından yoksun bırakılma kararı verilmesine engel oluşturmamaktadır.

Hak ve yetkilerden yoksun bırakılmanın süresi konusunda, kanunda belirlenen sürelerin dışına çıkılmaması ve somut olayın değerlendirilmesi koşuluyla takdir yetkisini kullanacak olan hakimdir.

Adli para cezası ve hapis cezasına birlikte karar verilmiş ise yasaklılık süresi yalnızca hapis cezasının süresi ölçü alınarak hesaplanır. Çünkü, bir kişi hakkında hükmolunan her bir ceza diğerinden bağımsızdır ve bu cezalar varlılarını ayrı ayrı sürdürdüklerinden hapis cezası ile adli para cezasının toplanması söz konusu değildir.

Mahkemenin Takdir Hakkı Kapsamıda Belli Hakların Kullanımından Yoksun Bırakılma

TCK m.53’ün altıncı fıkrası uyarınca bazı koşulların gerçekleşmesi halinde mahkemenin takdir yetkisini kullanarak sanık hakkında belli hakların kullanımının yasaklanması kararı verebilmektedir. Mahkeme bu karara iki şekilde hükmedebilir. Bunlar;

  • Meslek veya sanatın gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranış nedeniyle bu meslek veya sanatın icrasının belli bir süreyle yasaklanması
  • Trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık sebebiyle sürücü belgesinin geri alınması halleridir.

Her iki durumda da yasaklama süresi taksir veya bilinçli taksirle işlenen suçlar bakımından 3 aydan 3 yıla kadar olan bir süre ile mümkün olmaktadır. Kasten işlenen suçlar açısından bu şekildeki güvenlik tedbirlerinin uygulama alanı bulunmamaktadır. Kasten işlenen suçlar bakımından TCK m.53/1 veya TCK m.53/5’ te düzenlenen hükümler uygulanır.

Taksirle veya bilinçli taksirle işlenen suç dolayısıyla adli para cezası veya hapis cezasına hükmedilmesi veya cezanın ertelenmesi önem teşkil etmemektedir. Tüm bu hallerde mahkemen takdir hakkını kullanarak güvenlik tedbirine hükmedebilir. Bu tedbirlerin infazının başlangıcı, hapis cezasının ya da adli para cezasının infazının tamamlandığı tarihtir.

Belli hakların kullanılmasının yasaklanması kapsamındaki her türlü güvenlik tedbiri ile ilgili her karar adli sicil kaydına geçirilmektedir.

Belli Hakların Kullanımından Yoksun Bırakılma Kararına İtiraz, İstinaf Ve Temyiz

Belli hakların kullanımının yasaklanmasının bir güvenlik tedbiri olması nedeniyle bu karara itiraz kanun yolu açık değildir. Bu kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvuru yapılabilmektedir. Ancak istinaf mahkemesi tarafınca istinaf başvurusunun reddedilmesi halinde bu tür kararlar hakkında ilgili temyiz kanunu yoluna başvuruda bulunulması mümkün bulunmamaktadır.

Uyuşturucu Madde Ticareti Suçu Ve Cezası


Uyuşturucu madde ticareti suçu, uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin imali, ithali, ihracı, ülke içinde satılması, satışa arz edilmesi, başkalarına verilmesi (temin etme), sevk edilmesi, nakledilmesi, depolanması veya ticaret amacıyla satın alınması, kabul edilmesi ile işlenebilmekte olan seçimlik hareketli bir suçtur. Uyuşturucu madde ticareti suçu Türk Ceza Kanunu’nun 188. Maddesinde “Kamu Sağlığına Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenmiştir.

Uyuşturucu madde; kişide uyuşturma etkisi bulunan ve genellikle alışkanlık yaratan maddeleri ifade eder. Narkotik madde olarak isimlendirilir. Ceza kanununda uyuşturucu maddelerin tanımına yer verilmemiştir. Dolayısıyla uyuşturucu etkisi olan ve bağımlılık yapan bütün maddelerin söz konusu suçun konusunu oluşturabileceği söylenebilir.

Uyuşturucu Madde Ticareti Suçu Hangi Yollarla İşlenebilir?

  1. Uyuşturucu Madde İmal Etme
    Bir maddenin işlem görerek başka bir uyuşturucu maddeye dönüştürülmesini ifade eder. İşleme tabi tutulan maddenin niteliğinin değişmesi gerekmektedir. Eğer maddenin niteliği değişmiyor veya işlem maddenin mevcut niteliğinin uzun süre korunmasına yönelik bir nitelik taşıyor ise uyuşturucu madde imal etme eyleminin gerçekleştiğinden söz edilemez. Aynı zamanda bu durumda uyuşturucu maddenin imalatı için kullanılan aletlerin ve mekanın bu işlem için elverişli olması aranır. Olay yerinde varlığı tespit edilen aletlerin bu suça elverişli olup olmadığı Adli Tıp Kurumu tarafınca tespit edilmelidir.
  2. Uyuşturucu Madde İthal Etme
    Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak ülke içine sokulmasını ifade eder. Uyuşturucu ya da uyarıcı maddenin, gümrük kapısından ya da gümrük kapısı dışındaki kara, deniz ve hava sınırlarının herhangi bir yerinden ülkeye alınmasına bakılmaksızın yurt dışından Türkiye siyasi sınırları içerisine sokulmuş olması suçun oluşması için yeterlidir. Türkiye, uyuşturucu maddenin bir ülkeden başka bir ülkeye geçirilmesinde transit geçiş olarak kullanılıyorsa bu hal ithal ya da ihraç değil, uyuşturucu madde nakletme durumunu oluşturur. Yargıtay içtihadına göre uyuşturucu madde ithal etme suçu, kural olarak, uyuşturucu maddenin ülke sınırından içeri sokulması ile tamamlanır. Ancak, suçun faili uyuşturucu maddeyi gizlemeden gümrük görevlilerine kendiliğinden bildirdiği takdirde, istisna olarak, failin ithal kastının bulunmadığı ve eyleminin uyuşturucu madde bulundurma ve nakletme suçunu oluşturduğu kabul edilir.
  3. Uyuşturucu Madde İhraç Etme
    Yurt içinde bulunan uyuşturucunun ülke sınırları dışına çıkarılmasını ifade eder. Bu suç ancak maddenin gümrük kapısından geçirilmesiyle meydana gelir. Gümrük kontrolleri sırasında yakalandığı takdirde fiil teşebbüs halinde kalmış olacaktır. Uyuşturucu maddenin henüz gümrük alanına gelmeden önce tespit edilmesi halinde ise uyuşturucu madde ihraç etme değil, uyuşturucu madde bulundurma ve nakletme eylemi gerçekleşmiş olacaktır.
  4. Uyuşturucu Madde Sevk veya Nakletme
    Uyuşturucu maddenin bir başkasına verilmesi veya devrederek kullanılmasının sağlanması amacıyla bir yerden başka bir yere götürülmesini ifade eder. Uyuşturucu maddeyi kendisi için nakleden kimse kullanım miktarı sınırlarının aşılmaması koşuluyla kişisel kullanım için uyuşturucu madde bulundurma suçunu işlemiş olacaktır.
  5. Uyuşturucu Madde Satma, Satışa Arz Etme veya Satın Alma
    Uyuşturucu maddenin satılması, bir bedel karşılığı başkasına devredilmesini, satışa arz etme, satış aşamasına gelmemiş ancak hazırlık hareketlerinin başlamış olmasını, satın alma ise uyuşturucu maddeyi ticari amaç için devralmayı ifade eder. Bu üç fiilin cezası da aynıdır.
  6. Uyuşturucu Madde Temin Etme
    Kişinin elinde bulundurduğu uyuşturucu ya da uyarıcı maddeyi satış amacı taşımaksızın ve bir bedel almadan başkasına vermesini ifade eder.

Uyuşturucu Madde Ticareti İle Uyuşturucu Madde Kullanımı Arasındaki Farklar

Uyuşturucu madde ticareti ile kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma birbirinden farklı suçlar teşkil etmektedir. Bu iki suç arasındaki en önemli ölçüt yakalanan uyuşturucu maddenin miktarıdır. Bulunduranın kişisel ihtiyaç sınırını aşacak nicelikte uyuşturucu madde bulundurması kullanım amacının dışına çıkıldığının göstergesi kabul edilir. Bu sınır bireyin fiziksel ve ruhsal yapısı ile maddenin niteliği, cinsi ve kalitesine göre farklılık gösterebilmektedir.

Sanığın uyuşturucu maddeyi bir başkasına satma, devretme ya da tedarik etme noktasında herhangi bir davranış sergileyip sergilemediği araştırılır. Aynı zamanda uyuşturucu maddenin nerede bulundurulduğu da önem teşkil etmektedir.

Uyuşturucu maddenin bulundurulma şekli de suçun niteliğinin tespiti hususunda önemli bir noktadır. Söz konusu maddenin çok sayıda küçük paketler halinde bulunması, her paketin içinde aynı miktarda uyuşturucu madde bulunması, maddenin bulunduğu yerde hassas terazi veya ambalajlar bulunması maddenin kullanım amacı dışında bulundurulduğu konusunda bir belirti meydana getirecektir.

Uyuşturucu Madde Ticareti Suçunun Cezası

Türk Ceza Kanunu’nun 188. Maddesinde uyuşturucu madde ticareti suçunun cezası şöyle düzenlenmiştir;

  1. Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak imal, ithal veya ihraç eden kişi, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis ve iki bin günden yirmi bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
  2. Uyuşturucu veya uyarıcı madde ihracı fiilinin diğer ülke açısından ithal olarak nitelendirilmesi dolayısıyla bu ülkede yapılan yargılama sonucunda hükmolunan cezanın infaz edilen kısmı, Türkiye’de uyuşturucu veya uyarıcı madde ihracı dolayısıyla yapılacak yargılama sonucunda hükmolunan cezadan mahsup edilir.
  3. Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve bin günden yirmi bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.(1)(2) (Ek cümle: 18/6/2014 – 6545/66 md.) Ancak, uyuşturucu veya uyarıcı madde verilen veya satılan kişinin çocuk olması hâlinde, veren veya satan kişiye verilecek hapis cezası on beş yıldan az olamaz.
  4.  a) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin eroin, kokain, morfin, sentetik kannabinoid ve türevleri veya bazmorfin olması,
    b) Üçüncü fıkradaki fiillerin; okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askerî ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.
  5. Yukarıdaki fıkralarda gösterilen suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, verilecek ceza bir kat artırılır.
  6. Üretimi resmi makamların iznine veya satışı yetkili tabip tarafından düzenlenen reçeteye bağlı olan ve uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi doğuran her türlü madde açısından da yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanır. Ancak verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.
  7. Uyuşturucu veya uyarıcı etki doğurmamakla birlikte, uyuşturucu veya uyarıcı madde üretiminde kullanılan ve ithal veya imali resmi makamların iznine bağlı olan maddeyi ülkeye ithal eden, imal eden, satan, satın alan, sevk eden, nakleden, depolayan veya ihraç eden kişi, sekiz yıldan az olmamak üzere hapis ve bin günden yirmi bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
  8. Bu maddede tanımlanan suçların tabip, diş tabibi, eczacı, kimyager, veteriner, sağlık memuru, laborant, ebe, hemşire, diş teknisyeni, hastabakıcı, sağlık hizmeti veren, kimyacılıkla veya ecza ticareti ile iştigal eden kişi tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.”

Göçmen Kaçakçılığı Suçu


Göçmen kaçakçılığı suçu bir kimsenin doğrudan ya da dolaylı olarak bir menfaat elde etmek amacıyla bir yabancıyı yasadışı yollar ile ülke sınırları içine sokması veya ülkede kalmasına imkan sağlaması ya da bir Türk vatandaşını hukuka aykırı yollarla yurtdışına çıkarmasıdır. Bu suç Türk Ceza Kanunu’nun 79. Maddesinde düzenlenmiştir. Göçmen kaçakçılığı suçunun cezası kanunda üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ve on bin güne kadar adli para cezası olarak düzenlenmiştir. Bu suç teşebbüs aşamasında kalmış olsa dahi suç tamamlanmış gibi cezalandırılır.

Göçmen Kaçakçılığı Suçunun Unsurları

Türk Ceza Kanunu m.79’daki “Doğrudan doğruya veya dolaylı olarak maddi menfaat elde etmek maksadıyla” ifadesinden de anlaşılabildiği üzere, göçmen kaçakçılığı suçu özel kast ile işlenebilen bir suçtur. Bu suçun meydana gelmiş olması için mutlaka failin maddi menfaat elde etme amacı olmalıdır. Ancak suçun tamamlanması için mutlaka maddi menfaatin fiilen elde edilmiş olması aranmaz.

Göçmen kaçakçılığı suçunun seçimlik hareketleri şunlardır;

  • Bir yabancının yasal olmayan yollardan ülkeye sokulması: Yabancıların Türkiye’ye giriş şartları 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ile belirlenmiştir. Bu yasa ile belirlenmiş usuller dışında bir yabancının ülkeye sokulması, ülkeye sokulmasına aracılık edilmesi ve yardım edilmesi göçmen kaçakçılığı suçunu oluşturmaktadır. Yabancının ülkeye girişinde kullanılmak üzere sahte belge kullanılması durumunda fail, kullanılan belgenin niteliği göz önünde bulundurularak özel evrakta sahtecilik veya resmi evrakta sahtecilik suçlarından da ayrıyeten cezalandırılacaktır.
  • Bir yabancının ülkede kalmasına imkan sağlanması: Bir yabancının Türkiye’de uzun süre kalabilmesi için birtakım koşulları yerine getirmesine bağlıdır. Ülke sınırları içerisinde vize süresinden veya vizenin tanıdığı muafiyet süresinden ya da 90 günden fazla kalacak olan yabancıların ikamet izni alma zorunluluğu bulunmaktadır. Yabancının ülkede kalmasını sağlama; beslenmesini, barınmasını sağlamak gibi hareketlerle yapılabilir. Türkiye’ye yasal olarak giriş yapmış olmasına rağmen sürekli olarak oturmalarına henüz karar verilmemiş yabancıların ülkede kalmasına imkan sağlanması da göçmen kaçakçılığı suçunu oluşturur.
  • Türkiye vatandaşı veya yabancının yurt dışına çıkmasının sağlanması: Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’na göre Türkiye’den yurtdışına çıkış yapılabilmesi için önceden belirlenen çıkış kapıları kullanılmalı ve pasaport bulundurulmalıdır. Yurt dışına çıkarılacak kişinin Türkiye’de yasal olarak veya yasadışı bir yolla bulunması fark etmeksizin mevzuata aykırı olarak çıkarılmaya çalışılması göçmen kaçakçılığı suçunu oluşturur.

Göçmen Kaçakçılığı Suçunun Daha Fazla Ceza Gerektiren Nitelikli Halleri

Türk Ceza Kanunu m. 79 hangi hallerde suçun daha ağır bir cezaya tabi tutulacağını düzenlemiştir. Bu hükme göre;

  1. Suçun, mağdurların hayatı bakımından bir tehlike oluşturması ve onur kırıcı bir muameleye maruz bırakılarak işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarısından üçte ikisine kadar artırılır
  2. Göçmen kaçakçılığı suçunun örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, verilecek cezalar yarı oranında artırılır.
  3. Bu suçun bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, tüzel kişi hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

Göçmen Kaçakçılığı Suçunda Adli Para Cezasına Çevirme, Erteleme Ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması

Adli para cezası, mahkeme kararı ile bir hükümlünün belirli bir miktar parayı devlet hazinesine ödemesini ifade eder. Bu anlamda adli para cezasının ödenmesine yönelik karar anca mahkemeler tarafından verilebilmektedir. Göçmen kaçakçılığı suçu ile ilgili yapılan yargılama sonucu hapis cezasına hükmolunması durumunda bu hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi mümkün değildir.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, sanık hakkında verilen cezanın, birtakım koşulların da gerçekleşmesi koşuluyla, belirli bir denetim süresi sonrasında sonuç doğurmayacak şekilde ortadan kaldırılması durumunu ifade eden bir ceza muhakemesi kurumudur. Göçmen kaçakçılığı suçu ile ilgili yapılan yargılama sonucu hükmolunan hapis cezasına yönelik olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi mümkün değildir.

Cezanın ertelenmesi, mahkeme tarafından hükmedilen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesi durumunu ifade eder. Göçmen kaçakçılığı suçu nedeniyle hükmolunmuş bir hapis cezası hakkında cezanın ertelenmesi kararı verilmesi mümkün değildir.

Göçmen Kaçakçılığı Suçunda Şikayet Süresi, Uzlaşma Ve Zamanaşımı

Göçmen kaçakçılığı suçu şikayete tabi suçlar arasında bulunmamaktadır. Dolayısıyla suçun konusunu teşkil eden göçmenlerin, şikayetçi olmalarından sonra şikayetlerini geri çekmeleri kamu davasının düşmesi sonucunu doğurmayacaktır. Suç, dava için öngörülmüş zamanaşımı süresi içerisinde her zaman soruşturma konusu olmaya elverişlidir.

Dava zamanaşımı kavramı, birin suçun işlendiği tarihten itibaren belirli sürelerin geçmesi halinde hala dava açılmamış veya dava açılmış olmasına karşılık kanunen belirlenen süreler içerisinde sonuçlandırılamamış olması durumunda ceza davasının düşmesi sonucunu meydana getiren bir ceza hukuku kurumudur. Göçmen kaçakçılığı suçu bakımından bu olağan dava zamanaşımı süresi on beş yıl olarak belirlenmiştir.

Uzlaşma, suçtan mağdur olan şahıs ile suçun şüphelisinin bir uzlaştırmacı aracılığı ile iletişim kurmalarının sağlanması ve anlaşmaları durumunda ceza yargılamasının sona ermesini ifade eder. Göçmen kaçakçılığı suçu bu şekilde uzlaşmaya tabi suçlardan biri değildir.

Göçmen Kaçakçılığı Suçunda Görevli Mahkeme

Göçmen kaçakçılığı suçu bakımından görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemeleridir. Bu suç için yetkili mahkeme ise suçun işlendiği yer mahkemesi olacaktır.

Göçmen Kaçakçılığı Suçu Ve İnsan Ticareti Suçu Arasındaki Farklar

Göçmen kaçakçılığı suçu kişilerin sınır ötesi sevk edilmesi yoluyla işlenen suç tiplerinden biri olan insan ticareti suçu ile karıştırılmaktadır. Nitekim bu iki suç tipi arasında işleniş biçimleri, korunan hukuki değer, suçun ortaya çıkış nedenleri bakımından benzerlikler ve farklılıklar mevcuttur. Şöyle ki;

  • Her iki suç tipinde de failin maddi çıkar elde etmek amacıyla mağduru kullanması söz konusudur. Göçmen kaçakçılığı suçunda bu mağdurun malvarlığı üzerinden alınması şeklinde, insan ticareti suçunda ise zorla çalıştırmak, hizmet ettirmek, fuhşa sürüklemek gibi eylemlerle ortaya çıkmaktadır.
  • Her iki suç da uluslararası suçlara ilişkin kısımda aynı bölümde düzenlenmiş olmasına rağmen göçmen kaçakçılığı suçunda suçun konusunu teşkil eden insanların hak ve
    özgürlüklerinin yanında devletlerin göç, istihdam ve güvenlik politikaları da korunmaktadır. Oysaki insan ticareti suçunda korunan hukuki menfaat insan onuru ve özgürlüğüdür.
  • İnsan ticareti suçunda mağdurların bir yerden bir yere götürülmesi ile sömürü ve fail ile mağdur arasındaki ilişki sona ermez. Ancak göçmen kaçakçılığı suçunda fail
    yalnızca mağdurun ülke sınırları içerisine sokulması, yurtdışına çıkarılması veya ülke içinde barındırılmasını sağlayarak maddi menfaat temin ettikten sonra mağdurla olan ilişkisini tamamen sona erdirecektir.
  • Göçmen kaçakçılığı suçunda failin gerçekleştirilen fiile rızası bulunmaktadır. Bu suç tipinde mağdur kendi rızası ile ülkeye girmek, başka bir ülkeye gitmek veya ülke sınırı içinde barınmak istemektedir. İnsan ticareti suçunda ise mağdurun rızası bulunmamaktadır ya da mağdurun rızası hile ile sakatlanmış durumdadır. Göçmen kaçakçılığı suçunda göçmen kişiye zor kullanılması söz konusu değilken, insan ticareti
    suçunda cinsel amaçlı sömürü, organ kaçakçılığı, kölelik, çocuk ticareti gibi pek çok şekilde maddi yarar sağlamak amacı ile zor kullanılması mümkündür.

Göçmen Kaçakçılığı Suçunda Göçmen Kişinin Sorumluluğu

Göçmen kaçakçılığı suçunda göçmen kişiler suçun konusunu oluşturmaktadırlar. Bu kişilerin yasadışı olarak bir ülkeden bir ülkeye nakledilmek hususunda rızaları mevcuttur. Dolayısıyla suçun faili konumunda olmasa dahi nakli gerçekleştirilen bu kişiler de suçun gerçekleşmesinden yarar sağlayan kişilerden birisidir. Bunun sonucu olarak bir ülkeye yasadışı yollardan sokulan göçmenler her ne kadar göçmen kaçakçılığı suçundan sorumlu tutulamayacaklar ise de ülkeye yasadışı giriş yapmaları dolayısıyla, eylemlerinin niteliği de gözetilerek, örneğin Pasaport Kanunu’nun 33 vd. maddeleri çerçevesinde cezalandırılacaklardır.